Utku Cevre

Yönetmeninin Bilindik Tarzına Uymayan 5 Film

Blue Velvet, The Lost Highway, Mullholland Drive gibi kendine has, gizemli, şaşırtıcı filmleriyle çağdaş Amerikan sinemasında özel bir yeri bulunan ve tam dört defa Oscar adayı olmuş yönetmen David Lynch'in geçtiğimiz ay aramızdan ayrılışının ardından sineması hakkında biraz düşünme fırsatım oldu. Takip eden herkesin bileceği üzre Lynch gerçeküstücü anlatım tarzını, çift anlamlılığı ve doğrusal olmayan yapıyı benimsemiş (21. yüzyılın nasıl bir dönem olduğunu da birebir aynı sıfatlarla anlatabilir olduğumuzu fark ettim) bir yönetmen. Amerikan banliyösüyle bir derdi var, ancak biçimci yanı hikâye anlatımı anlamında daha çok öne çıkıyor. Karşıdan gördüğünüzde tanıyabileceğiniz filmler çekerek tarzını ortaya koyduğu halde, bir filmi diğerlerinden ayrışıyor. Gariptir benim de The Lost Highway'le beraber en sevdiğim filmi. Aşağıda ilk madde olarak anlatacağım filmden yola çıkarak, tarzları bilinen yönetmenlerin çektiği, kendilerinden beklenmeyecek filmlerden bahsetmek istedim. Keyifli okumalar.

1. The Straight Story - David Lynch

Evet, işte Lynch sinemasından beklenmeyecek sıcaklıkta bir yapım. Başkarakter Alvin Straight, ileri yaşlarında bir çiftçidir. Bir süredir uzak kaldığı erkek kardeşinin hasta olduğunu öğrenince, gözlerinin iyi görmemesi sebebiyle artık araç kullanamadığı için, çim biçme makinesinin üstünde uzun bir yolculuğa çıkar. Bir yol hikâyesi. Fantastik, mistik öğesi yok. Karanlık ve ürkütücü değil. Lynch çekmiş gibi durmuyor, ancak dramatik yapısı, oyuncu yönetimi yerli yerinde ve bir tür kendini iyi hisset filmi olduğu için severek izleniyor. 1999 yapımı filmi öneriyorum.

straightstory

2. Music of the Heart - Wes Craven

Elm Sokağı Kâbusu film serisi ile korku türüne adını altın harflerle yazdırmış, yıllar sonra ise Çığlık filmi ile türün kara kutusunu açarak yepyeni bir boyut kazandırmış yönetmen Wes Craven'ın tarzıyla hiç ama hiç ilgisi olmayan bir filmden söz ediyoruz. Bir öğretmen öğrencilerinin hayatını değiştirir film türünün, kemanlı versiyonu desem aklınızda canlanacaktır. Türkiye'de 50 Cesur Kemancı ismiyle gösterime girmiş bu sımsıcak yapım, başrolü Meryl Streep'e bir başka Oscar adaylığı daha getirmişti. Merak edenler için yaşayan efsane Streep toplam 21 defa Oscar'a aday oldu ve 18 defa kaybetti (böyle ifade edince nasıl oluyor, şaka bir yana 3 Oscar ödülü var). 2000 yapımı filmi öneririm.

musicoftheheart

3. For the Love of the Game - Sam Raimi

Evil Dead serisi ile ünlenmiş, korku sinemasının ve sonradan kendi tarzıyla çektiği süper kahraman filmlerinin genç ustalarından Raimi'nin bir beyzbol filmi çektiğini söylesem ne dersiniz? 1999 yapımı filmde, son maçına çıkan veteran beyzbol oyuncusu başkarakter Billy Chapel rolünde beyzbol filmlerinin gediklisi (Bull Durham, Field of Dreams) Kevin Costner var. Çekilmiş daha iyi beyzbol filmleri var ancak Raimi severler mutlaka ustalığından bir eser bulacaktır.

fortheloveofthegame

4. The Last Airbender - M. Night Shyamalan

1999'daki klasiği The Sixth Sense sonrası, Shyamalan'ın türü belli olmuştu: Şaşırtıcı son. Unbreakable ve iki devam filmi Split ve Glass'ı bir bütünlük içinde ayrı bir yere koyarsak, filmografisiyle en bağdaşmayan parça, Nickelodeon'un meşhur animasyon dizisi Avatar: The Last Airbender'dan uyarlanan filmimiz. Tüm dünyada hayran kitlesi ve kendine has bir dünyası olan animasyonun eğlencesini tam olarak yansıtamasa da, kötü çekilmiş bir yapım olmayan bu filmin bence en büyük şanssızlığı aynı yıl gösterime giren James Cameron'ın epik filmi Avatar'la isim anlamında pişti olmamak için animasyondaki ismi kullanmaması. 2010 yapımı filmi, Netflix için 2024'te çekilen versiyonundan önce incelemenizi öneririm.

thelastairbender

5. Elvis - John Carpenter

Assault on Precinct 13, Halloween ve The Fog gibi filmlerle korku / gerilim türlerinin temel taşlarından olan yönetmenden ünlü müzisyen Elvis Presley hakkında bir biyografi. Hem de Elvis rolünde favori başrol oyunucusu Kurt Russell var (The Thing, Escape From New York, Big Trouble In Little China). 2022'deki versiyonundan tam 43 yıl önce, 1979'da TV için çekilen film, Carpenter'ın sinemasını düşününce akla hiç mi hiç oturmuyor, ancak Russell her zaman izlenir. Öneriyorum.

elvis

Sevgiyle kalın.

#sinema yazısı #yaşam_tarzı