Utku Cevre

Whiplash

Popüler film siteleri genellikle Müzik / Müzikal kategorisi kapsamında iki janrı bir arada tutsa da, müzikle ilgili filmlerle müzikalleri birbirinden ayırmak lazım. Kulağa çağrıştırdığı anlamıyla yakın türler olmalarına rağmen, gerek kurgu, gerekse de olay örgüsü ve işleniş anlamında fevkalade ayrı noktalardalar. Müzikallerde, ilginç bir biçimde oyuncu veya yönetmenlerden önce şarkılar ve bunların icra ediliş kaliteleri gelir. O kadar ki, senaryo, reji ve oyunculuğun şarkıların önüne geçmeyecek hafiflikte olması gerekir (2004 tarihli Neredesin Firuze, cover şarkılardan müzikal çıkararak bir miktar 2001 tarihli Moulin Rouge filmine öykünse de, çoğunlukla başarılı fakat konunun ağırlaştığı noktalarda temposu yavaşlayan bir film olmuştur). Özünde tiyatro sahnesinde müzikal bir oyun izlemekle, sinemada izlemek arasında pek de fark yoktur. Bu nedenle olsa gerek, meşhur müzikallerin sinema filmleri çekilir hep. 2012 tarihli Les Misérables mesela bunun en yakın tarihli büyük prodüksiyon örneği, o meşhur Broadway müzikalinin dünya seyircisi ile buluşma teşebbüsü ve gayet de başarılı bir film. 1964 tarihli My Fair Lady ve Mary Poppins ile 1965 tarihli The Sound of Music ("Do, bir külah dondurma" diye bildiğimiz Neşeli Günler parçasının orijinali bu filmde yer alır işte) türün üst düzey örnekleri. Müzik filmlerinde ise müzikallerin aksine, şarkıların ön planda olması gerekmez; belki yazılı bir kural yoktur ama müzikle ilgili filmler çoğunlukla karakter hikayeleri olagelmiştir. Filmimiz Whiplash de işte böyle bir (hatta iki) karakterin hikayesidir.

 

Genç bir baterist prestijli bir konservatuarda okumaktadır. Gecesini gündüzüne katıp çalışarak, okulun en ünlü, bir yandan da sağının solunun belli olmamasıyla nam salmış hocasının dikkatini çeker. Bundan sonrası işte Whiplash filminde olayın koptuğu nokta. Başrolde Miles Teller ve özellikle ters hoca rolünde J.K. Simmons döktürüyor. Yönetmen Damien Chazelle, kendisi de hırslı bir yapıda olduğundan mıdır bilinmez (bir sonraki filmi La La Land ile 32 yaşında en iyi yönetmen Oscar ödülünü alan en genç insan oldu), neredeyse öğrenci rolündeki Miles Teller'da bizzat vücut bulmuş, hal ve tavırlarını bir kukla ustası gibi yönlendirmeyi başarmış, müthiş bir oyuncu yönetimi göstermiş. Film de oyuncuların havasından nasibini almış, aman dinlemeyen bir boksör gibi, bir an bile geri adım atmıyor; Rocky 3'teki Clubber Lang gibi yumruk üstüne yumruk yağdırıyor, izleyeni adeta dayak manyağı yapıyor. Whiplash filminin başarısında kurgunun önemine de değinmeden geçemeyeceğim, özellikle kaza sahnesindeki devamlılığa vurgu yapmakta fayda var. Sınıftaki ders sahneleri, özellikle ilk ders sahnesi ise sinema tarihine çoktan geçti bile.

 

Şimdilerde herkesin hayali, kendim çalamadım / çaldım, bari çocuğum / çocuğum da bir enstrüman çalmayı öğrensin. Dans etmeyi öğrensin, bir spor yapsın falan derken, yavrular beş yaşından itibaren o kurs senin bu ders benim gezip duruyorlar; hafta sonu çizgi film yerine biraz daha ders alıyorlar. Artık oyun oynamanın bile kitabı, eğitimi, kursu var; hem anne ve babalara hem de çocuklara nasıl oyun oynanacağını anlatıyorlar (!). Hal böyle olunca, hepsinden birer birer sıkılıp hiçbirine yüz vermeyen ya da daha ilginci, uyumlu, azıcık da zeki bir genç bireyse, hepsinden biraz biraz, Cem Yılmaz little little hesabı, öğrenen tipler yetişiyor. Amerikalıların bununla ilgili bir tabiri var; "Jack of all trades but master of none" derler, her tarakta bezi olan, elinden birçok iş gelen fakat hiçbirinde ustalaşamayan kişi demektir. Çok yönlülük tabii ki iyidir ve bir değerdir, fakat Whiplash filmimizin ana temasına dönecek olursak, dünyada virtüöz dediğimiz ne kadar müzisyen varsa hepsinin ortak noktası, müzikle yatıp müzikle kalkmaları, rüyalarında bile müzik görmeleri. Fazıl Say gibi doğuştan dahi olanlar da dahil olmak üzere, bu bir adanmışlık meselesidir (Malcolm Gladwell'in bir işte ustalaşmak için 10 bin saat harcamak gerekir özetli teorisini bir yerde doğrulayan çok örnek var). Sanat ve spor bu adanmışlık bağlamında, otobüse aynı duraktan binip aynı durakta inen ve önce saati sorarak başlayan ilişkileri ikisinin de karnabahar sevmediği ortaya çıktığı andan itibaren yavaş yavaş platonikleşmiş bir kadınla bir erkek gibi birbirine yakındır. Spor konusuna da izlediğim filmlerden bir başkasında değinmek üzere. Tüm okuyucularımıza sevgiler ve de selamlar.

whiplash

Whiplash IMDB: http://www.imdb.com/title/tt2582802/

#sinema yazısı