Spontane Öğrenme
Neil Burger'ın yönettiği 2011 tarihli Limitless filmini çok severim. Alan Glynn'in The Dark Fields isimli bilimkurgu romanından uyarlanan yapımın başrollerinde Bradley Cooper ve Robert de Niro yer alıyor (o yıllarda ne çok filmde beraber oynamışlardı, en iyisi Silver Linings Playbook). Filmde zihnini toplayıp yayınevine söz verdiği kitabı yazamayan, sağa sola borcu olan ve uzatmalı kız arkadaşından da yeni ayrılmış başkarakterimiz Eddie Morra, bir gün NZT isimli deneysel bir ilaca erişir ve zihin kapasitesi bir anda yükselir. Çok fazla spoiler vermeden, filmin en sevdiğim yanı Eddie'nin detayları yakalama kapasitesinin artmasıdır. Bir kitabın kapağının ucundan, otobüste karşısındaki yolcunun okuduğu gazetenin sürmanşetinden, duyduğu bir radyo anonsundan, karşısındakinin bir mikro ifadesinden ve bunun gibi bilmeden öğrendiği bir sürü detaydan yola çıkarak düşünce üretmesi, işin ilginci bu düşüncenin de genellikle doğru ve o ana en uygun cevabı verir nitelikte olması, bu filmin benim en sevdiğim yanı. Literatürde bunun adı spontane öğrenme diye geçiyor. Gelin bu konuyu biraz açalım.
İsviçreli gelişim psikoloğu Jean Piaget'in meşhur bilişsel gelişim teorisinde, doğduğumuzdan itibaren öğrenme sürecimiz temel olarak dört safhaya bölünmüştür:
- Duyusal Motor Dönem, 0-2 yaş arasında gerçekleşir. Bu dönemde bebek öncelikle refleksleriyle hareket eder (çocuk sahibi olanlar, özellikle yürüme öncesinde ayak kapama refleksini yakından hatırlar). Nesneler duyularının dışına çıktığında onlar için artık yoktur, oyuncağını saklarsanız aramaz.
- İşlem Öncesi Dönem, 2-7 yaş arasında gerçekleşir. Bu dönemde çocukta nesne kalıcılığı gelişmiştir, artık sakladığınız oyuncağı aramaya başlar; aynı şekilde siz odadan çıktığınızda da sizi arayacaktır. Artık semboller, yani dil devreye girmiştir. Kavramsallaştırma olsa da mantıksal düşünme tam olarak gelişmemiştir.
- Somut İşlemler Dönemi, 7-11 yaş arasında gerçekleşir. Bu dönemde çocuklar mantıksal düşünme becerileri kazanırlar, ancak somut durumlarla sınırlı kalır. Yani eldeki bilgiyle somut konularda sebep-sonuç ilişkisi kurabilirler.
- Soyut İşlemler Dönemi, 11 yaşından sonra başlar. Varsayımlar dönemi olan bu evrede mantıksal düşünme, karmaşık konuları analitik olarak çözümleme boyutuna gelmiştir. Özellikle ergenlikle beraber bireyin sosyal ilişkileri karmaşıklaşır ve ahlaki yargıları gelişmeye başlar.
Piaget'in bu önemli teorisi esasen bireyin yaş grubuna bağlı olarak, deneyime dayalı öğrenmesinin önemini de anlatan bir çalışmalar bütünüdür. Şimdi burası bence ilginç. Bebeğin görmediği oyuncağın var olmadığını düşündüğü dönemi hatırlayın. Ne kadar korunmasız değil mi? Şimdi bir süre, evden çıkmadığınızı, televizyon açmadığınızı, gazete okumadığınızı, sosyal medyaya girmediğinizi ve kimseyle konuşmadığınızı hayal edin. Yakın çevrenizde ve ülkenizde neler olup bittiğinden haberiniz olamıyor. Elinizde analitik olarak çözümleyeceğiniz, soyut veri yok. Hiçbir deneyim yaşamadığınız için somut veriniz de olmuyor. Kimseyle konuşmuyorsunuz, dil de ortada yok yani. Böyle bir durumda aslında 0-2 yaş arası bir bebeğin gelişim düzeyine inmiş oluyorsunuz. Ne kadar korunmasız kaldığınızı söylemeye gerek yok herhalde. Uzun vadeli inziva sizi geriye götürür.
Peki tam tersini düşünelim. Diyelim ki gerek basılı gerekse de sesli/görüntülü yayın organlarından hemen her haberi takip ediyor, yakın veya uzak çevrenizle de bunları tartışıyorsunuz. Sosyal medya trendlerini ve trend başlıkları, paylaşımları yakinen izliyorsunuz. Bunlardan çözümlemeler yapıyor ve geleceği tahmin etmeye çalışıyorsunuz. Şimdi hangi Piaget düzeyindesiniz? Herhalde dört, onun da epeyce ileri bir hali. Peki hangi duyguyla baş başasınız? Evet, doğru bildiniz, kaygı. İçinde bulunduğumuz kaygılar çağında, herhangi bir haber, sosyal medya gönderisi, bunları geçtim kişiler arası sohbetlerde bile, konu başlığı ve içerik ne kadar kaygı uyandırıyorsa o kadar rağbet görüyor. Özellikle sosyal medya algoritmaları daha çok rağbet gören içeriklerin benzerlerini öne çıkardıklarından, kaygı üreten başka içerikler otomatik olarak önünüze düşüyor ve kaygı kaygıyı doğuruyor. Herkes düşman, her şey kötü, her yer karanlık. Buna maruz kalmadan haber almanın bir yolu var mı? Bu konuda birkaç önerim var:
- En belalı konu, sosyal medya içerik algoritmaları olduğu için öncelikle yapmanız gereken sosyal medya ile ilişkinizi gözden geçirmek olmalı. Bildirimleri kapatıp yalnızca kendi istediğiniz zamanlarda sosyal medyaya giriş yapmanız hem dikkat hem de zaman açısından kazanç sağlar. Önerilen videoları/iletileri pas geçmek, doomscrolling'den kaçmak ve bir içeriğe arama yaparak ulaşmak ise tercih iplerini yine sizin elinize verecektir. Bu noktada hangi bilgiye ulaşmak istediğiniz size kalmış.
- Rivayetleri dinlemeyin ve orijinalleri bulmaya çalışın. Bir konuyu akşamları yayınlanan açık oturumlardan takip etmeyin. Fikrine değer verdiğiniz kişileri takip edin, orada da sürekli bir değişikliğe gidin, yani iki gün üst üste aynı kişiyi de izlemeyin. İnsanoğlu, bir veya birkaç fikrini elmecbur her konuya yamamaya çalışacaktır, tekrara düşmeyin. Gidin internetten bahsedilen konunun ilk yayınlandığı halini bulun. Teyit, Doğruluk Payı gibi sitelerden faydalanın.
- Yazılı yayın okuyun, internetten olmasında da sorun yok. Yalnızca içeriğin doldurma olmamasına, bilgi vermesine dikkat edin. Manşetten alamayacağınız bilgiyi haber içeriğinden alabilirsiniz. Güvendiğiniz makale ve köşe yazıları sizi besleyecektir. Bültenler ise size hap bilgi sunacaktır.
- Kitap okuyun. Entelektüel dağarcığınızı geliştirmek, bir konuyu etraflıca yorumlamanıza yardım edecektir. Tarihte yaşanan olaylar mutlaka gelecekte de tekrar eder. Bağlamı anlamanız için kitap okumanız gerekiyor. Podcast ve Youtube videolarından da bir kitabın ne anlattığını belki öğrenebilirsiniz ancak bu da sizin orijinal fikriniz olmaz. O sebeple özetini de okusanız, hızlı da geçseniz, siz yine merak ettiğiniz konularda kendiniz okuyun.
- İnsanlarla konuşun. Bu insanlar aileniz de olabilir, arkadaşlarınız da, hatta mahallenizdeki esnaf bile olabilir. Farklı insanlar farklı örnekler verirler. İnsanlar önemli olayları kendi aralarında konuşmak ister. Yukarıdakilerin hiçbirini yapamıyorsanız da bu son madde sizi güncel tutar.
Böyle olunca ne oluyor? Olay ve haberlere geniş perspektiften bakabiliyorsunuz. Manipüle edilmeniz zorlaşıyor. Haberdar, hatta fikir sahibi oluyorsunuz ancak kaygı duyacak boyutta maruz kalmıyorsunuz. İşte spontane öğrenme size burada yarıyor. Limitless filminin başkarakteri gibi, kendinizi pek çok farklı kaynaktan, sık sık az az (başarılı bir diyet gibi) beslediğiniz takdirde; iyi dinlenmiş bir beyin sizin için bağlamı kuruyor. İşin genelini anladıktan sonra detaylandırmak size kalmış.
Sevgiyle kalın.