Utku Cevre

Shawshank Redemption

1994 senesi defalarca izlenecek filmler açısından bereketliydi diyerek söze başlamak doğru olur. Sinema tarihinde böyle yıllar vardır. Örneğin 1982 E.T. ve Blade Runner gibi iki şahesere sahne oldu. 1984 Gremlins ve Ghostbusters gibi çatlak korku/komedilerin, 1999 ise Fight Club, Matrix, American Beauty, The Sixth Sense, Eyes Wide Shut, Star Wars Episode I, The Green Mile -daha sayayım mı?- gibi modern klasiklerin gösterime çıktığı yıllardı (1999 bayağı doluymuş). 1994 ise Pulp Fiction, Forrest Gump ve tabii ki The Shawshank Redemption ile unutulmaz bir yıl olarak akılda kaldı. The Shawshank Redemption (Esaretin Bedeli); IMDB'nin 250 filmlik en iyiler listesinin daima ilk üçünde, çoğu zaman zirvesinde olan bu güzide seyirlik, belki de saydığım iyi filmlerin üst üste gelmesi sebebiyle 7 Oscar adaylığından hiçbirisini kazanamadı. Enteresandır, filmin başrolü Tim Robbins olmasına rağmen, Red rolünde duruşu ve sesiyle herkesi kendine hayran eden Morgan Freeman en iyi erkek oyuncu Oscar'ına aday gösterilmiş, fakat akademinin engelli rollerine ve Tom Hanks'e olan sempatisinin ideal harmanı olan Forrest Gump karakterine ödülü kaptırmıştır. Morgan Bey'in bu adaylığı da tahminen, 1989'da Driving Miss Daisy (Bayan Daisy'nin Şöförü) filmindeki başrolünü en iyi yardımcı erkek oyuncu Oscar ödülü ile geçiştirmelerinin eyyamı olsa gerek.

 

Bu yazıya konu olan pek sevgili filmimiz, Stephen King'in hikayelerinden yönetmen Frank Darabont'un uyarladığı filmler silsilesinin ilkidir. Darabont'u şu an The Walking Dead dizisinin yapımcısı olarak izliyoruz. Ne kadar iyi bir hikaye anlatıcısı olduğu, daha sonra benzer formülle çektiği diğer iyi eseri olan The Green Mile'da da bir kez daha görüldü. The Shawshank Redemption'ın, hapiste geçen 20 yılı çaktırmadan fakat sindire sindire anlatması, kader kurbanları ile birlikte izleyici olan bizleri de tatlı tatlı yaşlandırması ve olgunlaştırması takdire şayan. Hele hele zaman kavramını duvardaki aktris posterleri üzerinden yürüterek filme bir yerde episodal bir anlatım kazandırması, bir yandan da müthiş sürprizini gizlemesi olağanüstü. Bence bir filmin dimağlarda ve gönüllerde yer etmesinin en etkili yolu, kendisinden başka hiçbir şeye benzememesidir. Bu kuralı şarkılar, eşyalar, hatta insanlar için de genelleştirebilirsiniz. The Shawshank Redemption işte böyle benzersiz bir film.

 

Aklımda kalan en iyi sahnelerinden biri, baş karakterimiz Andy Dufresne'nin başgardiyana karşı kendini ortaya koyup mahkum arkadaşlarının bira içmesini sağladığı bölüm. Akşam güneşi altında gülümsediği ve kendini evde hissettiği kare sinema meraklıları için ikonik. Yazının finalinde bu fotoğrafın yer alması yerinde olur. Tüm okuyucularımıza sevgiler ve de selamlar. shawshank

The Shawshank Redemption IMDB: http://www.imdb.com/title/tt0111161/

#sinema yazısı