Utku Cevre

Öğretmenim Canım Benim

Mentor ve Koç kavramları karıştırıldığı için iki kelimenin anlamı ve kökenine inerek söze başlamak isterim.

Mitolojiden ünlü bir mentor

chiron

Mentorlukta öğretme ve geliştirme temelli olmak şart. Bir nevi usta-çırak ilişkisi gibi de düşünülebilir. Mitolojide yine buna çok iyi bir örnek var. Chiron isimli kentaur (yarı insan yarı at şeklindeki mitolojik ırk), diğer kentaurlardan farklı olarak vahşi ve sarhoş değil, tam tersi bilge ve yardımsever bir yaratıktır. Titan Kronos'un oğlu ve farklı bir anneden doğan Zeus'un üvey kardeşidir. Teselyada yaşar ve orayı eğitim ve talim merkezi haline getirir. Öğrencileri arasında Argonotlar destanındaki İason, Tıp Tanrısı Asklepios, kahramanlardan Achilles, Perseus ve Heracles bulunur. Ölümsüz olan Chiron, Heracles tarafından zehirli bir okla yanlışlıkla vurulur ve esasen şifacı olmasına rağmen kendini tedavi edemez, Zeus'tan onu bu dünyadan almasını ister. Zeus onu alıp göklere koyar ve hem Centaurus isimli takım yıldızı oluşturur, hem de bu diğerkâm hareketi zincire vurulmuş Prometheus'un serbest kalmasını sağlar. Prometheus da mitolojide tanrılardan ateşi çalıp insanlara veren, onlara tarımı ve medeniyeti öğrettiği için cezalandırılan titandır (milattan öne 4. yüzyıldan bugüne bir kısmı kalmış bir eser olan Aeschylus'un Zincire Vurulmuş Prometheus'u da okunabilecek bir piyes olarak öneririm). Chiron'a bu durum dolayısıyla yaralı şifacı derler. Astrolojide de Chiron, bu hayatta iyileşmesini umduğumuz en derin yaralarımızı temsil eder. Birçok araştırma diyor ki, insanın zihninde her zaman kendi sesi dışında üç ses daha konuşur. Annesinin, babasının ve gariptir ilkokul öğretmeninin sesi. En derin sevinçlerimizin ve yaralarımızın bazıları işte bu üçüncü sesten mi ileri geliyor acaba?

marcusaurelius

Kendime Düşünceler (Merhaba, haftalık bültenimiz Kendimce Düşünceler’in ismine esin olan kaynak) isimli eserinin hemen başlarında Roma İmparatoru Marcus Aurelius şöyle bir pasaj sunar:

"Dedem Verus’tan ölçülü davranmayı ve öfkeye kapılmamayı öğrendim. Babamdan dürüst ve asil olmayı, kötü eğilimlerden uzak durmayı öğrendim. Annemden, Tanrılara adanmış bir sadakati, cömertliği ve gereksiz masraflardan kaçınmayı öğrendim. Özel eğitmenlerden ise, evde eğitim alarak iyi bir eğitimle yetiştirilmeyi öğrendim. Bu fırsatı sağlayan annem ve babama minnettarım."

Yani Aurelius diyor ki, okul sisteminden de önemli olan bir şey var, öğretmenlerin kalitesi ve iyi bir eğitim sunmaları. Düşünürsek bu önermenin ne kadar doğru olduğunu anlarız. Bir örnek vereyim. Helen Keller'ı mutlaka duyanlarımız vardır. Amerikalı bir yazar ve politik aktivist olan Keller'ın en meşhur özelliği, bir buçuk yaşında geçirdiği menenjit dolayısıyla, zihin kapasitesi normal düzeyde kalsa da, ömür boyu hem kör hem de sağır olarak yaşamak zorunda kalmasıdır. Zengin bir aileden gelse de, küçük Helen'a 1880'lerin şartlarında görme ve işitme duyuları olmadan en temel eğitimi verebilmek bile imkansıza yakındır. Ailenin karşısında çıkan bir öğretmen ise onlar için her şeyi değiştirecektir. Anne Sullivan, beş yaşında geçirdiği trahom hastalığı dolayısıyla görme duyusunu büyük ölçüde kaybetmiş ve eğitimini Massachusetts'te yer alan Perkins Görme Engelliler Okulu'nda tamamlamıştır. Keller yedi yaşındayken, hem de Amerikan iç savaşının gölgesinde kuzeyden gelen biri olarak Alabamalı ve üstüne üstlük köle sahibi olan Keller ailesiyle çatışma pahasına, kızın öğretmeni olmayı kabul etmiş ve mucizevi bir şekilde ona yalnızca dokunma duyusunu kullanarak iletişim kurmayı ve sonrasında da Braille alfabesini öğretmiş ve kendi ölümüne kadar 49 yıl boyunca ona hem akıl hocalığı hem de yoldaşlık etmiştir. Konunun anlatıldığı 1962 tarihli The Miracle Worker isminde harika bir film de var, Sullivan rolünde The Graduate filminin meşhur Mrs. Robinson'ı Anne Bancroft'un performansını izleyebilirsiniz (Keller'ın yaşam öyküsünden serbest olarak uyarlanan, başrollerinde Beren Saat ve Uğur Yücel'in oynadığı Benim Dünyam isimli bir de yerli yapım mevcut, ona da göz atabilirsiniz). Helen Keller'ın lise, sonrasında da üniversite bitirmesi, tüm dünyada farklı engeller dolayısıyla nitelikli eğitim alamayan on binlerce çocuk için de ışık olmuştur. Dolayısıyla azimli ve çalışkan bir öğretmen, çok fazla insanın hayatını olumlu yönde etkilemiş oluyor.

Finlandiya öğretmenlere nasıl değer veriyor?

teacher

Finlandiya, öğretmen merkezli eğitim sistemini uygulayan ilginç bir ülke. Her ülkedeki öğrencileri kendi ana dillerini anlama, fen bilgisi ve matematik dallarında karşılaştıran PISA testi skorlarında 2000'lerin başından itibaren istikrarlı bir biçimde en üst sıralarda yer alan Singapur, Tayvan, Güney Kore, Hong Kong ve Japonya gibi ülkelere yakın skorlar alıyorlar (son iki testte skorları bir miktar düşmesine rağmen, Avrupa'nın kendilerine benzer bir model uygulamaya başlayan Estonya ile birlikte en iyi eğitimli ülkesi konumunda olmaya devam ediyorlar). Peki bunu nasıl yapıyorlar:

Son maddenin önemi şuradan ileri geliyor, eğitimde öncelik toplumun öğretmeni herkesten farklı, özel bir yere koymasından geçer. Türkçe'de "hoca" kelimesi öğretmen, doktor, akademisyen, din görevlisi gibi toplumda saygı gören kişilerin hepsine verilen genel bir ad. Japonca'da "sensei" kelimesi de birebir aynı mantıkla saygı gören meslek gruplarının hepsinin yerine geçebilir. Yani toplumumuz öğretmenlere saygı konusunu içselleştirebiliyor, buna müsait yapı taşları var. Bizi modern ve kolay öğrenilebilir bir alfabeye geçirdiği için biraz da minnet maksadıyla Mustafa Kemal Atatürk'e en çok yakıştırdığımız unvanın "Başöğretmen Atatürk" olduğunu da hatırlayalım. Yine öğretmen veya emekli öğretmen çocuğu olanlarımız için, ebeyvenlerimizin mesleğinden bahsettiğimizde içimizi dolduran gururu da unutmayalım. Çocuklarımızın iyi öğretmenlerle aydınlık yarınlara yürümeleri dileğiyle.

Sevgiyle kalın.

#yaşam_tarzı