Utku Cevre

İmkansız

Ablam bahçemizin beyaz güllerinden bir demeti sepetine koymuş getiriyordu. Şimdi depo olarak kullandığımız eski ahırın açık kapısından havanın güneşli olduğunu görebiliyordum. Biz güllerin güneşte solmaması için içerideydik. Benim görevim beyaz güllerden pürüzsüz görünen ve iyi açanları ayırmak, lekeli veya yeterince açmayanları kardeşimin sepetine atmaktı. Kardeşim bu gülleri itinayla maviye boyardı. Babamın kasketini ters takıp, boş kaldığında ağzında sigara tüttürür gibi tuttuğu fırçasının ucu ile, adeta bir ressam inceliğiyle çalışırdı. Buraya atölyem derdi. Kuruyanları abim gelip kardeşimin bıraktığı çuvalın üzerinden toplardı. Bir defasında abimin, ahırın arkasındaki pencereden rahmetli komşumuzun eşine bu güllerden birini verdiğini görmüştüm. O iyi abla bize bazen pencereden bir salkım üzüm bırakırdı. Boynunda evlilik yüzüğünü kolye gibi taşırdı. Abimle olamayacaklarını ikisi de bilirdi.

#kısa öykü