Utku Cevre

İçimdeki Radyo

Bazen "İçimde bir radyo var," derim etrafımdakilere. Ekran başında mırıldanırım, yeni fark ettiğim, yeni beğenmeye başladığım veya eskiden beri bilip çok sevdiğim bir şarkıyı, yalan yanlış da olsa her fırsatta söylerim. Yıllar içinde pikap da dinledik, Spotify da; ancak müzik dinlemek zaman içinde tekil odakla yapılan bir iş olmaktan çıktı bende.

"Kod yazarken müzik dinlenir mi?" konusu yıllardır tartışılır.

Ben kod yazmak diyeyim, bir başkası Excel tablosu incelemek desin, bir başkası köşe yazmak, bir başkası soru hazırlamak; yani konsantre olmanız gereken işleri yaparken müzik dinler misiniz? Bu sorunun sanırım herkes için ayrı cevabı var. Benim için sınır şöyle:
  1. Klasik müzik, enstrümental veya opera türlerinde olmalı. Yani sözsüz veya minimum söz olmalı.
  2. Ses düzeyi etrafı duyabileceğim kadar düşük ancak bir miktar soyutlanabileceğim düzeyde yüksek olmalı.
  3. Müzik dinlemek ve kod yazmak zihnimde ayrılmaz bir biçimde bağdaşmamalı. Yani müziğim olmadan yazamam veya müzik dinlemek için oturup kod kurcalayayım gibi bir ajandam olacak kadar her seferinde dinlemek zorunda hissetmemeliyim.

Music

Buradaki en iyi yarı soyutlanma ve kulak terbiyesi yöntemlerinden birisi tek kulaklık takmak. Tek kulaklık, özellikle de yeni tip bluetooth kulaklıklardan ise, hem dinleyip hem de etrafınızdan kopmamanızı sağlıyor, teki yeterli geliyor. Kulak içi kablolu kulaklıkları (spesifik olarak Apple EarPods) yüksek sadakati dolayısıyla genellikle bilgisayar üzerinden videokonferans yaparken kullanıyorum. Tahammül edemediğim kulaklık tipi, kulak üstü kulaklıklar. Hem beynime verdiği su altı izolasyon hissini, hem de etrafıma verdiği "Yaklaşmayın!" mesajını beğenmiyorum. Her şeye rağmen kulaklıktan müzik dinleme, kulaklığımın birinci işlevi değil. Kulaklığı taktığımda çoğunlukla yaptığım, Sesli Kitap yazısında detaylandırdığım şekilde kitap dinlemek.

Konsantrasyon gerektiren işlerde ilk tercihim genellikle içimdeki radyonun sesini açmak. Müziği de kendi istediğim volümde yapmak. Ofisteysem mırıldanmak, yalnızsam belki ses düzeyini az daha arttırmak. Söyledikçe bildiğiniz şarkılar tükenmiyor merak etmeyin. Uzmanlar araç kullanırken çalan şarkılara eşlik etmeyin diyormuş. Sözlerini hatırlamaya çalışırken hata yapabilirsiniz diye. Bence konsantrasyon gerektiren işlerde de aynı durum var. O sebeple mırıldanmayı sevenlere önerim, zihniniz banko şarkılarınızı otomatik çalsın.

Akıllı telefonlardan önce yatağımın başucunda bir not defterim vardı. İlk defa duyduğum ve adını bilmediğim bir şarkıya denk gelince, deftere ayırdedici olabilecek sözleri yazardım. Sonra da yetenek seti kısıtlı arama motorlarında şarkının peşine düşerdim. Google'dan önce ise tek yapabildiğim Raksotek mağazasına gidip albümleri teker teker inceleyip o şarkıyı bulmaya çalışmak olurdu. Şimdi öneri algoritmaları, izlediğim bir filmden, hızlı geçmek yerine birkaç saniye takıldığım bir sosyal medya gönderisinden, gittiğim kafenin müzik listesinden, o şarkıyı en son dinlediğim anki ruh halimden ve insana absürt gelen böyle bir ton veriden süper hızla ayıklaya ayıklaya, neredeyse aklımdan geçen şarkıyı bile önüme çıkarabiliyor.

Sürekli enerji yakan bir beyne gerek kalmadı, ona da abonelik modeli getirmelerinden korkuyorum (!).

Pete & Pete'in Maceraları diye bir dizi vardı eskiden, yeni yetmelerin sevebileceği bir kült Nickelodeon yapımı. İlk sezonunun son bölümünde (Hard Day's Pete bölümün adı, The Beatles'ın ünlü şarkısına gönderme), işte böylece bir şarkının peşine düşme hikâyesi anlatılmıştı. Bölüm nefisti, şarkı ise ayrıca nefisti ancak sözleri de müziği da aklımdan çıkmıştı. Geçenlerde hatırladım sözlerini: "I was around, nobody knows, nobody knows" Summerbaby - Polaris

İyi dinlemeler.

#deneme #yaşam tarzı