Utku Cevre

Ekmeğin Sana Benzer

Nova Norda'nın Beteri Yok Uslanmaktan diye bir şarkısı var. Dinlemek isteyen buyursun:

Sözlerin bir mısrası şöyle:

Beni öp, beni sev ama beni anlatma bana

Yani, şarkının ismiyle birlikte de düşününce diyor ki, beni ehlileştirmek için değiştirmeye, değiştirmek için doğru olmayan şeylere inandırmaya çalışma; çünkü ben kendimi bilirim. Şimdi bunu bir şarkı evreninden çıkarıp tarıma bağlayalım mı? ("Neleri nelere bağlamadık ki Utku Cevre, hadi gel bağlayalım!" dediğinizi duyar gibiyim)

Bereketli Hilal

Tarihin başlangıcından beri dünyanın en verimli tarım arazileri nehir kenarlarında olur. Bunu alüvyonun getirdiği çeşitlilik ve yer altı su kaynaklarının bolluğu sağlar. Mısır'daki Nil Deltası, Pakistan'da İndüs Vadisi, Bangladeş'te Ganj Deltası, Çin'de Sarı Nehir Havzası, Kaliforniya'da Merkez Vadisi, Orta Avrupa'da Tuna, Makedonya'da Vardar, Trakya'da Meriç nehirlerinin suladığı ovalar, Roma İmparatorluğu ve daha sonra Kuzey İtalya'da Po Ovası bu doğal avantajın getirdiği etkenlerle medeniyetlerin kuruldukları belli başlı yerler oldular. Toprağının avantajıyla tarımda öne çıkan yerlerin de adını geçirmek gerekirse, Ukrayna'da kara toprak (çernozyom) ile Amerika orta batısında ve Arjantin'deki humuslu topraklar Allah vergisi şans olarak verimli tarıma yatak oldular. Bugün temel gıda maddelerimiz olan arpa, mercimek, bezelye ve nohut gibi bitkilerin ilk defa yetiştirildiği yer ise, Mezopotamya’dan Levant kıyılarına ve Mısır’a uzanan, Dicle ve Fırat nehirlerinin suladığı verimli toprak yayını ifade eden Bereketli Hilal olmuştur. Tarım ve dolayısıyla sürekli gıdayla birlikte insanlık tarihinde yerleşik hayat ve Sümer, Babil, Asur başta olmak üzere ilk medeniyetlerin filizlendiği yer de burasıdır. Terim ilk defa Amerikalı arkeolog James Breasted tarafından 1914'te kullanılıyor. Aşağıda Batlamyus'un 15. yüzyıldan bölge ile ilgili bir harita çalışmasını ekliyorum.

batlamyus_bh

Buğday ve Ekmek

Sapiens kitabında Harari dünyamızda genetik olarak en başarılı türün buğday olduğundan bahsediyor. Hatta işi abartıp medeniyetlerin kuruluşunu bir de buğdayın gözünden incelemeyi öneriyor. Ona göre insanoğlu buğdayı ehlileştirmedi, tam tersi buğday insanları ehlileştirdi. Kim kimi ehlileştirdi bir yana, kökeni 10 bin yıla uzanan ilk buğdaylar da işte bu Bereketli Hilal bölgesinde yetiştiriliyor. Değiştirilmeden bugüne gelmiş, 14 kromozomlu siyez buğdayı ve 28 kromozomlu kavılca buğdayı ülkemizin de yerli buğdaylarının en önemli ikisi. Buğday bitkisinin diğer saydığım temel gıdalara göre önemi tabii ki ekmek yapımında kullanılması. Şimdi bir iddia ortaya atayım mı? Bence ülkelerin buğdayları da ekmekleri de o ülkelerin insanlarına benzer. O yüzden mesela Amerikan buğdayı tüm dünyaya ihraç olurken, bundan yapılan ekmek hibrit ve katkı maddeli, besleyiciliği düşük, kolay tüketilebilir ve lezzetlidir. Almanya'nın buğdayları planlı ve sistemli olarak ıslah edilmiş, ekmekleri ise kabarık ancak dengelidir. Yurdumuzun buğdayları geleneksel ve dirençlidir, bununla beraber bu buğdaylardan yapılan ekmek sert kabukludur, içi kolay dağılır, verimli olmasa da besin değeri yüksektir.

bread

İklim Krizi

Bir zamanların verimli nehir havzaları ve ovaları, şimdi yer altı su kaynaklarının azalması tehlikesini yaşıyor. Bereketli Hilal bugün kuraklık dolayısıyla dünyaya zorunlu göçmen gönderir halde. Yağış alan bölgelerde ise yağışlardaki düzensizlik, ayrıca ağaçların kesilmesi dolayısıyla erozyon ve toprak kayması felaketleri baş gösteriyor. Yüz ölçümüne oranla dünyanın en büyük gıda ihracatçısı konumundaki Hollanda'da, endüstriyel büyükbaş hayvancılığın çevreye negatif etkisi tartışılıyor (Karikatürleştirerek anlatayım, endüstriyel olarak çoğaltılan milyonlarca inek dünyadaki suyun büyük bir kısmını içiyor ve her yellendiklerinde atmosfere metan gazı salınıyor). Tüm dünyadaki GDO'lu gıda ve pestisit problemini ise sanırım anlatmama gerek yok. Bu şartlar altında şahsen hiç katılmadığım "etrafın karanlık olduysa sen de gözlerini kapa" düsturu mu geçerli, yoksa yazının başına dönecek olursak gerçekten de uslanmaktan beteri yok mu? Başkasına benzemeye çalışmak mı geçer akçe, yoksa kendin gibi olmak mı? Kim olduğunu bir başkasından öğrenmek mi, yoksa kendi kendini keşfedip benimsemek mi? İklim krizinde zorunlu göçmen olmamak için herhalde önce bulunduğun yeri sevmek, sahiplenmek ve neşvünema bulmasını sağlamak gerekiyor. Vizontele filmindeki meşhur monoloğa gönderme yaparsak, insanın kendi olabildiği tek yer olan memleketini, içindeki tüm güzelliklerle birlikte yeşertmek gerekiyor.

kuraklik

Sevgiyle kalın.

#deneme #yaşam_tarzı