Utku Cevre

Bir Yere Varamamak

(1) Sessiz insanların diyarına gökten kapkara şeritler yağıyordu. Bu kadar siyah bantla ne yapabileceklerini düşündüler. Önce çocuklarını odalarına kilitlediler. Ardından hiçbir şey söylemeden şeritleri yerden alıp, gözlerine bağladılar. Beklerken içlerinden bazıları sıkılıp hareketlendi. Diğerleriyle çarpıştılar. Duran gözleri bağlılar kendilerine çarpanların boyunlarını kırdı. Geriye yalnız duranlar kaldı.

Not: "Bir Yere Varmamak" isimli bu seri, bir yere varmayan küçük yazıcıklardan oluşmaktadır. Köşelerinde taslak taslak duracaklarına, hiç olmazsa birleşip kofti de olsa bir seride toplandılar. Bazı cümleler, sonuca ulaşmasalar da bir anlam ifade edebilirler.

(2) O gece, mavinin griye öykünerek gölgeleri boyadığı bir masal ormanındayım. Hemen ilerde bir şelale yavrusu doğduğu nehri göz pınarlarından akıtıyor. Damlalar, dolunaydan gelen ışınlarla birleşerek düşüyor. Onu izliyorum. Şelalenin altında yıkanıyor. Pürüzsüz bir heykel gibi görünüyor.

(3) Yuvaya yürüyerek dönemeyeceğim her türlü uzaklık beni tedirgin etmiştir. Beynimin binlerce yıllık evrim süreci, çoklarınınki gibi nasır tutmadan ibaret değil belki ama, yine de sıkışınca içimdeki mağara adamına ulaşmakta zorlanmıyorum. İçgüdülerim der ki: yuva sıcak, yuva güvenli, yuva rahat. İhtimal bu yüzden, bakkala gitmek için bile evden ayrılacak olsam, üşürüm, uykum gelir.

(4) Genişçe bir salonda saatlerdir bekliyoruz. Uzaktan bakınca birbirinden ayırt etmesi zor insanlara bakıyorum. Onlardan biri miyim karar veremiyorum. Masaların gerisinde memurlar bulunmakta, neyle memur edildikleri ise muamma. Uzun bej pardesülü, bıyıklı bir adam ayaklanıyor. Tenten'den fırlamışa benziyor. Mekan sıcak, pardesü kalın, adam terliyor. Masalar onunla ilgilenmiyor; oradan oraya koşturuyor adamcağız.

#kısa öykü